IQNA

Harvard üniversitesi profesörü;

Osman mushafından önce Kur’an’ın tam bir nüshasının var olma olasılığı

17:11 - May 03, 2023
Haber kodu: 3480169
Harvard Üniversitesi’nde Kur’an çalışmaları profesörü, Kur’an-ı Kerim’in derleme sürecine değinerek üçüncü halife döneminden önce Kur’an’nın tam bir nüshasının büyük bir ihtimalle var olduğunu söylüyor.

‘Harvard ile üç Ramazan gecesi’ başlığı altındaki web seminerinde Harvard Üniversitesi’nde Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Yardımcı Doçenti Şadi Hikmet Nasır Kur’an’ın ilk derlemesi ve farklı kıraatları hakkında konuştu.

Aşağıda, bu web seminerinin ilk gecesinde ele alınan konuların bir özeti yer alıyor:

Doktorasını bu üniversiteden alan Nasır, 2009-2012 yılları arasında Yale Üniversitesi’nde Arapça profesörü, 2013’te Cambridge Üniversitesi Asya ve Orta Doğu Çalışmaları Okulu’nda klasik Arapça çalışmaları profesörü olarak çalıştı.

Massachusetts Institute of Technology’ye (MIT) bağlı Şii Müslüman Derneği (ZEKR) tarafından düzenlenen web seminerinde konuşan Şadi Hikmet Nasır Kur’an’ın farklı okunuşlarını, tarihini ve Arap İslam geleneğindeki önemini açıkladı.

Ayrıca Kur’an okumaları ansiklopedisi olan ‘EvQ’ adlı bir web sitesine sahiptir. Kendi web sitesini Kur’an’ın derlenme tarihini incelemek için tasarlanmış açık erişimli bir platform olarak tanımlamaktadır.

Konuya açıklık getirmek için Şadi Hikmet Kur’an’ın en alışılmadık kıraatlerinin bile söz dizimini pek değiştirmediklerini belirterek örneğin İbn Mesud’un kıraatınde bir kelimenin yerini başka bir kelime almıştır. Bunun da örnek aldığı bir model olduğu anlamına geldiğini söyler.

Kur’an’ın, sadece ezberlenmesi anlamında tamamen sözlü bir metin olmadığını ifade eden Şadi Hikmet, “Kaynaklar bize Osman b. Affan tarafından Kur’an’ın tek bir nüshasının derlenmesinden önce Kur’an’ın yazılı metninin örneklerinin olduğunu söylüyor. Tam bir kitap olmasada bölümleri içeriyordu” dedi.

Ancak Kur’an’ın Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde toplanıp toplanmadığını asla bilemeyeceğimizi vurguladı. Bazı alimlerin, Kur’an-ı Kerim’in toplanmasıyla ilgili rivayetleri uydurma bulan ve Müslüman halifelere itibar etmek ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) rolünü küçültmek olarak değerlendiren bakış açılarına değinerek rivayetlerin siyasi yönünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.

“Bir şeyi sözlü olarak iletirseniz, değişikliklere uğrar. Bu altın bir kuraldır ”diyen akademisyen eğer hiç değişmemiş bir metniniz varsa, muhtemelen orijinalinde sözlü olarak kaydedilmemiş olduğunun insan aklına geleceğini belirtti.

Ayet numaralandırmasında küçük farklılıklar

Şadi Hikmet Nasır Fatiha Suresi’nin 3. ayetinde geçen ‘malik’ kelimesinin okunuşuna değinerek ancak Kur’an'ın derinlemesine incelediğinde ve temel olarak nüshalar karşılaştırıldığında, nüshaların küçük farklılıklar gösterdiğini görebileceğini söyledi.

Aynı halde ayetlerin numaralandırılmasında, vakf ve Kur’an’ın farklı okumalarındaki bazı edatların eklenmesi veya çıkarılmasındaki küçük farklılıklara örnekler verdi. Araştırmacının söylediğine göre, farklılıklar belirli tarihsel süreçlerden kaynaklanmaktadır ve anlamı etkilememektedir.

Her ülkenin, orada basılan Mushaf’ı kabul ettikleri okumalara göre gözden geçirmek için kendi özel komitesi bulunduğunu kaydeden akademisyen kıraatlerde sahteciliğin hadislerde sahtecilikten çok daha az olduğunu beyan etti.

Ayrıca bu Kur’an araştırmacısı Kur’an’ın derlenmesi ve nasıl okunacağı konusunda hayati önem taşıyan bazı tarihsel dönemlere de işaret etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in  Miladi 632’de vefatından sonra, Müslümanlar arasında Kur’an’ın ilk örneğinin mi yoksa belirli bir sure dizisinin onun zamanında derlenip derlenmediği konusunda pek çok ihtilaf yaşandı.

Osman mushafından önce Kur’an’ın tam bir nüshasının var olma olasılığı

Sünni ve Şii Müslümanların genel fikir birliği, Peygamber döneminde tamamı toplanan gerçek bir kitap veya mushafın  olmadığı yönündedir, muhtemelen bir örnek vardı. Ayetlerin orijinal olarak bugünkü haliyle derlenip derlenmediği bilinmemektedir.

Kur’an’ın birçok sahabe tarafından ezberlendiğini ve aynı zamanda tabletler, taş levhalar ve deve kürek kemikleri üzerine yazıldığını belirterek üçüncü halife döneminde toplandığını ifade eden Şadi Hikmet ilk nüshanın Osman’dan 20 yıl önce gerçekleşen Ebu Bekir’in toplu nüshasına dayandığını söyledi.

Araştırmacı İslam’ın ilk dönemlerinde yazılmış bir Kur’an nüshasının örneğini göstererek, daha sonra geliştirilen sesli harfler için işaretlerin olmaması nedeniyle, insanların zaten ezberlemedikçe metni zorlukla okuyabileceğini söyledi. Bu Kur’an harekelendirilmiştir ki ‘resm’ olarak da adlandırılır.

İslami kaynaklar, vahyinden sonraki 300 yıl boyunca 50 ila 70 farklı kıraatten bahseder. Buda sesli harfleri göstermek için belirli bir sistemin olmamasının farklı kıraatlarda rol oynayabileceğini göstermektedir.

İbni Mücahid ve yedi kıraat

İbn Mücahid miladi 936’da Müslümanların o dönemde İslam dünyasının beş büyük şehrinde Basra, Kufe, Suriye, Mekke ve Medine’de kullandıkları farklı kıraatlerle ilgili yedi ortak kıraat hakkında bir kitap yazdı.

İbn Mücahid doğrudan diğer kıraatlerin sıradışı olduğunu söylememiştir ve bazı alimler onun kıraatlerı birleştirmeye çalıştığına ve bu anlamda Kur’an kıraatına büyük bir hizmet yaptığına inanır. Diğer bazı alimler ise  İbn Mücahid’in yalnızca yedi kıraatı seçmesinden hoşnud değillerdi çünkü diğer kıraatların doğruluğu hakkında şüphe oluşmasına yol açtı.

Kur’an’ın diğer üç ana derlemesi, sırasıyla 1059 ve 1193’te Al Dani ve Al Şatibi adlı iki ravi tarafından yapılmıştır. İbni Cezri 1429’da on kıraat siteminin tanıtılmasına yol açtı. Son olarak El Ezher nüshası Hafs ve Asam kıraatı üzerine 1923 yılında yayınlandı.

Modern çağda Hafs kıraatı popülerdir

Şadi Nasır Kur’an'ın ilk basılı nüshasının ve toplu dağıtımının Hafs kıraatına dayandığını belirterek İslam dünyasında yaygın olmasının nedeninin bu yöntemin Osmanlı döneminde yaygınlaşmasından kaynaklandığını söyledi.

Akademisyen son 4 asırda Hafs’ın Mısır’dan doğuya doğru daha yaygın  hale geldiğini belirterek, Kur’an’ın ilk tam ses kaydının Hafs ve Asam rivayetine göre tilavetinin Mahmud Halil al-Husari tarafından 1963 veya 1964'te yapıldığını sözlerine ekledi.

Bugün okuduğumuz Kur’an, İslam Peygamber’inin sahabesinin miladi 800’de okuduğu metnin aşağı yukarı aynısıdır, farklılıklar küçük ve incedir. Ayetler namazda kullanıldığında fark daha çok göze çarpar.

Şadi Nasır, alimlerin amacının, kıraat farklılıkları konusunda Müslümanları birleştirmek ve mümkün olduğu kadar çok farklılığı ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.

4138043

captcha