IQNA

İnanç İlkeleri; Nübüvvet/18

On dört asırlık bekleyiş

12:45 - April 17, 2023
Haber kodu: 3479966
Kur’an-ı Kerim 14 asır önce, muhaliflerine, mucize olmadığını kanıtlamaları için Kur’an gibi bir kitap getirmeye davet etti. Peki Kur’an’ın bu isteğine neden kimse cevap veremiyor?

Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık 78 bin kelime bulunmakta olup Allah  çeşitli ayetlerde düşmanlara para, savaş...vb çıkararak çaba sarfetmek yerine Kur’an muhaliflerini defalarca el ele vermeye ve Kur’an gibi bir kitap getirmeye davet etti. İsrâ suresi 88. ayeti: “De ki: “Yemin ederim, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için ins ve cin bir araya gelip birbirine destek olsa dahi onun benzerini ortaya koyamazlar.”

Neden kimse cevap vermiyor? Dünyada birçok insanın anadili Arapça değil ama Müslüman olmayan birçok Arap var. İslam'-‘a şiddetle karşı çıkan Arap Marksistleri bütün düşünen insanları bir seminerde toplayıp  Kur’an’a benzer bir kitap neden getiremiyorlar?  

Hz Ali (as) Arapçayı en güzel konuşan insanlardan biri olarak kabul edilir. Ancak Nehcü’l Belaga hutbeleri arasında Kur’an’dan kısa bir ayet varsa, o ayetin ayrı bir parlaklığı ve ayrıcalığı vardır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sözlerinde bile, ne zaman bir tek ayet olsa, onun sözlerinden tamamen ayrıdır. İşte Kur’an’nın mucizesi burada yatmaktadır. Harfleri ve kelimeleri, Arap dilinin harfleri ve kelimeleri ile aynı olup cümlelerin düzeni ve ritmi öyledir ki, on dört asır boyunca hiç kimse Kur’an gibi bir kitap getirememiştir.

Üstelik Kur’an-ı Kerim’in diğer bir mucizeside Vahiy Kelam’ının okuma-yazma bilmeyen biri tarafından tanıtılmasıdır, bilim dünyasında yeni gelişme ve  keşifler yapıldıkça Kur’an’nın gerçek bir mucizesi olduğu konusunda gerçekler ortaya çıkmaktadır. Ve bunlar 14 asır önceden zikredilmiştir.

Ve bilim ile vahiy arasında bir çelişki olduğu zaman, ya o bilim gerçek bilim değildir ya da onun söylediği sadece bir teoridir ya da bizim vahiy anlayışımız eksik olabilir.

Kur’an’da öyle ayetler bulunmaktadır ki, indirildikleri dönemde tamamıyla kehanet veya gaybdan bir  haber olup çok geçmeden gerçek olmuştur.

İslam Peygamber’ine  (s.a.v) düşman olan muhalifler bir oğlu olmadığını ve onun ölümüyle meselenin son bulacağını düşünürken, Kevser suresi ayet nazil oldu: “Şüphesiz biz sana bitip tükenmez nimetler verdik. Şimdi sen Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! Asıl soyu gelmeyecek olan, sana karşı nefret duyandır.” Ve geçen zamanın bu cümleleri ispatladığını gördük.

Hicr suresi 95. ayeti: “Allah’ın yanında başka bir tanrı daha edinen o alaycılara karşı biz senin yanındayız. Onlar ileride anlayacaklar!” ayeti nazil olunca İslam Peygamberi (s.a.v) ile alayeden, iftira  atan ve komplo kuranlar yenildi ve İslam dini tüm dünyaya yayıldı.

Kur’an’nın mucize oluşunun bir başka yönü ise normal insanın amellerinin yavaş yavaş büyümesi ve gelişmesidir, ancak Kur’an ayetleri böyle değildir.  Hz Muhammed’in (s.a.v) Peygamberliği ve başlangıçta inen ayetler hayatının sonlarına doğru inan ayetler kadar önemli ve güzellikteydi. İslam Peygamber’i (s.a.v) içeriğini değiştirmemiş, hep aynı amaçtan bahsetmiş ve bunların hepsi Kur’an’ın ilâhi olduğunun delilleridir. Kur’an ayetlerinde hiçbir çelişki bulunmamaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in Nisâ suresi 82. ayetinde bu gerçek şöyle bildirilir: “Kendilerine güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Hâlbuki onu Resûlullah’a ve aralarından yetki sahibi kimselere götürselerdi, içlerinden haberin mana ve maksadını çıkarabilenler şüphesiz onu anlarlardı. Size Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.”

Muhsin Kıraatinin İnanç İlkeleri (Nübüvvet) kitabından alıntıdır.

captcha